23 Mart 2014 Pazar

İçimizdeki Gerçek Güç






‘Yunan mitolojisine göre insanlar dört kol, dört bacak ve iki yüzü olan bir kafa ile yaratılmıştır. Güçlerinden korkan Zeus onları ikiye ayırır ve onları hayatları boyunca diğer yarılarını aramaya mahkum eder. Diğer yarını bulduğunda ”aşk” sizi birlikte tutar, birbirinizi tamamlarsınız.’
Bu haftaki yazıma da bir alıntı yaparak başlamak istedim.Toplumun aşka verdiği değer ve aşka verdiği önem ile başlayabiliriz.Artık 20 yıl öncesine kadar yaygın bir şekilde görücü usulü evlenme tanımadan evlenme gibi olaylar günümüzde yerini birbirini tanıyarak evlenmeye bıraktı.Bu gerçekten güzel bir gelişme fakat insanımız herşeyde olduğu gibi bunuda abarttı ve aşkın sevginin önemini kaybetmesine neden oldu.
Çocukluğumuzda Kerem-Aslı, Leyla-Mecnun hikayeleri dinleyerek büyüdük.Onlarda aşkın ne kadar kutsal birşey olduğunu gördük.Fakat dışarıdan verilen etkiler yüzünden aşk artık ağızlarda sakız olacak bir hal aldı.Günümüz gençleri artık bir haftalığına ‘aşk’ yaşayıp ayrılabilecek kadar işi ilerlettiler.Ayrıca ahlaki değerlerimizi yavaş yavaş yoketmemize neden oldu.Kadınları sadece zevk aracı olarak gören bir yığın oluştu.Bunun sonucunda ise birbirini tanımadan, bir duygusal bağ kurmadan ‘tek gecelik ilişki’ yaşayan insan sayısı gitgide artmaya başladı.
Burada anlatmak istediğim bir ahlak bekçiliği değil, herkesin aklı ve özgür iradesi var kimse karışamaz fakat erkek-kadın ilişkileri bu kadar basit mi? Yunan mitolojisinde en güçlü tanrı olarak Zeus’un  bile korktuğu bir gücü biz nasıl bu hale getirdik.Aşk nedir, kendimce tanımlamaya çalışayım;
Aşk, her nefes aldığın saniye diğer yarını düşünmektir, gözlerine her baktığında kalbine yansıyan ışığı görmektir, onu sadece cuma gecesi değil, tüm cumartesi yanında istemektir,  her boşluğa düştüğünde başını yaslayabileceğin bir omuz demektir, hayatın tüm zorluklarına karşı koyabilecek bir güç demektir.
Şimdi şuanki anlamına gelelim, sekse giden yol.Pekala bu duruma getirenler kimler,  uğruna dağlar delinen bir güç nasıl bu kadar basit bir hale geldi? Neden gerçek aşkı uydurma televizyon dizilerde görür olduk.Bu örnekde diğer yazılarımda olduğu gibi kültürel değerlerimizi kaybedişimizin bir basamağıydı.Ülkemizde batı hayranlığı öyle bir boyuta ulaştıki artık sadece iyi olan şeyleri değil, onların kültürlerini içimize işletmeye başlattık. O kadar önemli değerlerimizi kaybetmemize rağmen hala konuşulan konular’ Neden yılbaşı kutluyoruz, Neden doğum günü kutluyoruz, bizim kültürümüzde olmayan şeyler’ bu iki örneğin kötü bir yanı olmamasına rağmen tüm dikkat bu konulara çekiliyor.Ama dilin yozlaşmasından bahseden kim var?  Tarihi kişiliklerimize o kadar hakaret edilirken kim karşı çıkıyor? Kim çocuğuna ünlü fast-food markaları yerine düşük yerler gibi gösterilmeye çalışılan mahalle lokantalarına gitmesini söylüyor? Hangimiz aldığımız ürünlerin yerli mal olmasına dikkat ediyor? Ve hangimiz gerçek aşkını bulacağı günü bekliyor?
Ülkemiz dünyada genç nüfus potansiyeli konusunda ilk sırada geliyor.Fakat araştırmayan, kendini geliştirmeyen, hayatı tanıması ve geleceğini yönlendirmesi gereken yaşlarda sevgili peşinde koşan gençlik ile potansiyelimizi artıya çeviremeyiz.Bu yaşta yaralanan insanlar evlendikleri zaman  artık bu güce inançlarını kaybettikleri için gerçek güçlerini ortaya çıkaramıyor.
Artık gerçek aşkı değil, seksi arıyoruz.Gözlerine bakıp güç alabileceğimiz insanı değil, kariyerine katkı yapabilecek insanı arıyoruz.Gerçek başarıyı değil, iyi maaşlı bir işi istiyoruz.Kalpten istediği hayatı değil, emekli maaşı alabilmek için sigortalı bir hayatı istiyoruz.

Sırt sırta verip tüm dünyaya meydan okuyacağınız doğru yarınızı bulmanız dileğiyle,
             Unutmayın; bizim ve gelecek nesillerin rahat yaşaması için biraz dikkat yeterli…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.