31 Temmuz 2013 Çarşamba

Tarihteki insan kim? Kişilik mi? Rol mü?

             Tarihte yer sahibi olan isimlerin enteresan hikayelerini illaki işitmişsinizdir.Bu isimler gerçekten bugüne kadar gelmeyi hak eden isimlerdir.Yazıyı bulan insanlardan tutunda, yahudi katliamını yapan lider dahil herkes şuan yaşadığımız dünyanın şekillenmesinde önemli rol oynamıştır.Tarih sayesinde bu zamana kadar olan olaylardan ders çıkarıp geleceğimize şekil verme şansımız oluştu.Fakat özellikle Türk insanı tarihi yorumlama  ve analiz yapma konusunda çok geri kalmış bir millettir.Tarihi yorumlarken o zamana kendini götüremeyen ve kendimseme konusunda eksik kalan  insanlar yüzünden ülkemizde çok büyük sorunlar ortaya çıkmıştır.
        Türk milleti tarihte ünlü kişileri  yaptığı işlerden, geleceğe kazandırdığı yararlardan dolayı takdir etmek yerine kişiliğini tartışıp belirttiğim gibi yanlış yola giriyor.Tarihi kişileri kişiliklerine, tercihlerine , dinlerine ve milliyetlerine göre yargılayarak konuşmak yanlıştır.Bir kere bu olay ölü bir insanın arkasından konuşmak anlamına geliyor.Bu konular hakkında  sürekli atıp tutan insanlar nasıl bir vebalin altına girdiklerinin farkında değiller.Özellikle bir insanın diniyle ilgili konuşmak öyle büyük bir yanlıştır ki bazı durumlarda dinimize göre insan dinden çıkar.Devlet liderleri zalim ve diktatör olabilir.İyi kalpli ve yardımsever biride olabilir.Tarih bu değildir, ama tarih bu liderlerin yaptığı işlerdir, kazandığı ve kaybettiği savaşlardır, yaptığı reformlar, getirdiği  yasalardır.Hiç kimse karşısındakinin bile içini bilemezken ölü bir insanın arkasından bildiğini söylemek ne büyük bir yanlıştır.Liderlerin dini halkınki ile aynı olmayabilir.Lider zalim olur düşman milletleri acımadan katledebilir.Lider olur devletini yönetemez, ülke yokuşa girer Ama unutmayın ki her lider devletinin yükselmesinin ister.Devlette söz sahibi olmuş, her insan o milletin değeridir.Değerleri yıkılan milletler birbirine bağlanmaz.Bu yapılanlar doğrudur demiyorum olay şu ki millet zalim olan lideri bilecek ki ders alıp hoşgörülü olmayı öğrenecek.Geçmişte tanınan komutan ve şairleri seven ve sevmeyen   gruplar arasında bile büyük polemikler çıktığı dönemde değerlerimizi çok zedeliyoruz.Hiçbir devletin dostu yoktur.Herkes en güçlü olmak ister.Güçlü olmak içinde diğer devletlerin dilini, kültürünü  ve milli değerlerini yok etmeye başlarlar.
         Bundan sonra keşke herkes polemikleri bir tarafa bırakıp kişileri tarihi rolleri ile yargılasa çünkü bu insanları günümüze getiren kişilikleri değil, tarihi rolleridir.
          Her millet değerlerine sahip çıkmalıdır, özellikle böyle bir yüzyılda.İnşallah bunu okuyan insanların görüşleri biraz daha değişmiştir ve değerlerine daha bağlı bir millet olup kişilerin tarihteki rollerini takdir edip geleceğe umutla bakabiliriz.
          Unutmayın; bizim ve gelecek nesillerin rahat yaşaması için biraz dikkat yeterli….


                                                                                         Geveze Blogcu

                                                                                          31.07.2013  

30 Temmuz 2013 Salı

Yaralı Hoşgörü





                                 

Hoşgörü bize atalarımızın bir mirasıdır aslında;Selçuklu,Osmanlı'da ve Cumhuriyetimizin ilk yıllarında hoşgörü çok önemli bir değerimizdi o zamanlarda henüz bu güzellik yaralı değildi...
Hoşgörü:Bir kişinin düşüncülerini hoş görme ve tepki göstermeme sanatıdır. 
Günümüz insanları bu kavramdan yoksundur ve bu yüzden hep aciz kalmaktadırlar. Bizi biz yapan unsurlardan birisi olan hoşgörü yavaş yavaş yok oluyor ve soluyor. Özellikle de bu unsura en çok ihtiyacımız olduğu zamanda. Şimdi sizi biraz eskiye götüreceğim.Yeni Çağ'a falan değil,en fazla 230 sene önceyi düşünelim,Osmanlı'nın çöküş zamanları fakat insanlığın ve hoşgörünün hala dinç olduğu zamanlarda bir yabancı şehirde gezerken ona şerbet ikram edilir ve muhabbet edilirdi.Şimdi de günümüze gelelim bir yabancı yoldan geçtiği zaman,hemen fesatlık ve ırkçılık başlar. Yoldan geçen yabancıya karşı hakaretler edilir. Bu tür olaylar sadece yabancılar geldiğinde olmuyor değil,herhangi bir spor müsabakasında yenilen taraftar,diğer takımın tarafına küfür eder,sonrasında ise karşısındaki insanı linç ederler. Din konusunda da aynısı geçerlidir örnek verecek olursak 20 sene öncesinden bahsedeceğim. 2 Temmuz 1993 tarihindeki bir olaydan bahsedeceğim ki bunu çoğunuz biliyorsunuz. 
Ülkemizin kuruluş yıllarındaki ''Menemen Olayı'' ndaki gibi,bir tür şeriat yanlısı gruplar İslam'ın ülkemizden kalktığını sanarak,insanları öldürdüler. Tamamen hoşgörüsüz davrandılar oysaki bunu din için yaptılar ve hiçbir din katliamı onaylamaz. Yazık! Bir zamanlar ırkımızın övünç kaynaklarından birisi olan hoşgörü kavramı,artık iyileşmeyi bekleyen bir yaralı...
Günümüz insanları,hoşgörüden tamamen uzaklaşmış ve saldırgan bir yol izlemeyi tercih etmiştir.
Buna dur denilmeli ve insanlığı bu tür kaoslardan kurtarmalı! 
Mevlana'nın dediği gibi ''Hoşgörülükte deniz gibi ol.''






29 Temmuz 2013 Pazartesi

Good Bye Türkçe.....

  Bugün diğer günlerden farklı olarak çevremdeki reklamları ve tabelaları inceledim.İlk önce yabancı dilde ki tabelaları kaydetmek istedim, fakat sonunda elimde 3-5 tane Türkçe  isim buldum.Bu bir günlük yaptığım bir şey değildi.Çevremdeki ve sosyal medyadaki insanların konuşmalarını zaten görüyordum.İlköğretim yıllarında İngilizce olarak öğrendiğimiz kelimelerin artık günlük hayatta kullanılmaya başlaması dilimizdeki yozlaşmanın bir göstergesidir.Şapka yerine ‘cap’, tamam yerine ‘ok’ ve teşekkürler yerine ‘thanks’ demek artık ‘cool olmak’ diye nitelendirilmeye başladı.Bu durumun çeşitli sebepleri vardır, bunların başlıca nedeni ailedir.Toplumumuzda birbirini dinlemeyen sürekli iş ve internette zaman geçiren bir aile modeli oluşmuş durumda.Bu durum ebeveynler ve çocuklar arasında uçurum oluşturmuştur.Bu uçurumlar sebebi ile serbestlik hisseden 10-15 yaşlarındaki çocuklar beğendikleri sanatçıları sevmek işini iyice abartıp onlar için yaşamaya, onlara özenmeye ve zamanını boş işlere harcamaya başlamıştır.Bu şekilde yetişen nesillerden kültürünü bilmesini, dilini doğru kullanmasını beklemek yanlış olur.Tek sorun ailelerde değil tabi ki bu çocukların dışarı çıktıklarında gittikleri yer ‘kuaför’, ‘cafe’, ‘bar’ gibi yerler, internete girince ilk işi ‘retweet’ veya ‘like’ yapmak olunca tamamen kültürünü kaybetmiş bir nesil ortaya çıkması insana normal geliyor.

    Bir millet için dilini kaybetmek kültürünü kaybetmek demektir.Kültürünü kaybeden milletlerde ancak başka kültürlerin kontrolü ile yaşar.Artık geçmiş yüzyıllarda olduğu gibi  cephe savaşları olmuyor.Bunun yerine devletler kontrole olacakları devletleri içeriden yıkmaya çalışıyor.Yani önce dili ve kültürü yozlaştırıyorlar.Ülkemizde şuan bu oyuna gelmiş, kültürü yozlaştırılan devletler arasında bulunmaktadır.Ülkemiz gerek coğrafi gerekse yer altı ve yerüstü kaynakları nedeniyle bu tür devletlerin hedefi yani kendine çeken bir cazibe merkezi olmuştur.

     Bundan sonra bu durumları göz önünde bulundurarak konuşmamız, yazışmamız ve işletmelere isim vermemiz gerektiğini düşünüyorum.

      Unutmayın! Dil bir milleti birleştirip ayakta tutan unsurdur.Birlik olan bir millete ise kimse bir şey yapamaz, bizim ve gelecek nesillerin rahat yaşamaları için sadece biraz dikkatli olmak yeterli…


                                                                                                  29.07.2013

                                                                                            Geveze Blogcu

28 Temmuz 2013 Pazar

Ne yiyoruz? Kimi zengin ediyoruz?

 Biliyorsunuz ki yabancı fast-food markaları ülkemizde iyice yayılmaya başladı.İnsanlarımızın para harcama çılgınlığı yüzünden ön plana çıkan bu sektörün gelişmesi ile Türk mutfağı ve kültürü çok büyük zarar görmeye başladı.Bu markaların yiyeceklere verdikleri ingilizce isimler nedense Türkçeymiş gibi hayatta kullanılmaya başlandı.Bu konuya  şimdilik girmeyeceğim.Bu fast-food markalarının hamburger ve pizzası türk mutfak kültürünü yavaş yavaş öldürmeye başladı.Türk mutfağının en güzel yemeklerini sunan lokantalar sinek avlarken, sağlıksız ve zararlı olmasına rağmen fast-food tüketiminin gitgide artması bu kötüye gidişin en belirgin göstergesidir.Dünyanın dört bir tarafından gelen insanlar türk mutfağına hayran kalırken Türk insanının kendi kültürüne karşı böyle ilgisiz olması büyük bir ironidir.

  Osmanlı zamanında halk önceliği yerli tüccara verirdi.Bu şekilde Osmanlının ekonomisi yüzyıllarca güçlü kaldı, fakat şuan çoğu insanımız alın teri ile kazandıkları parayı yabancı şirketlere vererek ‘süper gücün’ gelişmesine katkı sağlıyorlar.Sosyal medyayı takip edenler illaki duymuşlardır, bu yiyecek-içecek firmalarına verdiğiniz paralar askerimize karşı sıkılan kurşun olarak ülkemize geri dönüyor.
   Bu yüzden alışverişlerinizi büyük hipermarketler yerine şehrinizdeki küçük market zincirlerinden veya bakkallardan yaparak, etinizi yurt dışında hormonla büyütülerek sağlıksız hale gelen hayvanların satan yerler yerine mahalle kasabından veya köyde kendi doğal yetiştirdiği hayvanı kesip satan kasaptan almak hem sağlığımıza hem ülkemize yarar sağlayacaktır.
    Sadece bir seferliğine arkadaşlarınızla hamburger yemeye değil, herhangi bir lokantaya yemek yemeye gidin;

 Bizim ve gelecek nesillerin rahat yaşamaları için sadece biraz dikkatli olmak yeterli….



                                                                                                 28.07.2013

                                                                                              Geveze Blogcu