Bir çocuk gördüm elinde bir kitap
oradan oraya koşuyordu, elinde akıllı telefon yoktu, tablet yoktu. Çocuk
kucağındaki kitapla oradan oraya giderken çok mutluydu. Kocaman bir halı
üzerinde istediği her yere koşuyor düşüp yuvarlanıyordu. Çocuk belki de ortamı
çok sevmişti. O kadar küçüktü ki oranın bir ibadet yeri olduğunu anlayamayacak
kadar hatta ibadetin ne olduğunu anlayamayacak kadar…
Bir
adam bağırdı, sen ne yapıyorsun orda diye. Çocuğa bağıra çağıra elindeki Kur’anı
aldı ve alamayacağı bir yere koydu. Burası oyun alanı mı uslu dur dedi ve
çocuğa söylenmeye başladı…
Adama
kalsa doğru bir şey yaptı, dini kurtardı, kitabı kurtardı. Çocuğa bağırıp onu
terbiye etti dini öğretti…
Ama
şunu hiç düşündü mü o çocuk bir daha korkmadan oraya gidecek mi? Kucağında
taşıdığı için azarlandığı kitabı eline korkmadan alabilecek mi? O çocuğun ön
yargıları bir daha kırılabilecek mi?
Bu
sadece basit bir örnekti, niye geleceğimiz olan çocukların mutlu olup eğlenmesi
dokunuyor bize? Ülkece sadece bağırmayla, kaba kuvvetle, birbirine kin duyma
ile ne kadar gelişebiliriz, gelecek nesillerimizin nasıl düzgün bir psikoloji
ile gelişmesini bekleyebiliriz. Neden mantıklı düşünüp akla mantığa uygun
seçenekleri değil de eskiden gelen batıllara inanıyoruz. Neden artık iyi olmaya
çalışıp birbirimizle geçinemiyoruz. Neden ayrı düşmeye başladık…
Çünkü
hatalarımızı kabul etmiyoruz, kendimiz yapıyoruz fakat başkasını suçluyoruz.
Neden yapamadın deyince engel oluyorlar diyoruz. Suçu kendimizde değil
başkalarında arayıp kendi hatalarımızı görmezden geldiğimiz sürece kaybetmeye mahkûmuz.
Unutmayın;
bizim ve gelecek nesillerin rahat yaşaması için biraz dikkat yeterli…